28 Ağustos 2016 Pazar

Yokedici Melek

Yeşil ve turuncu
Aylar sonra ilk defa çalışmayacağım günler geldi. Pratik olarak hastanede çalışmayacağım ama bir yandan bilimsel çalışmalarla uğraşmaya devam edeceğim tabi. Yine de İstanbul'dan çok uzakta, memleketteyim şimdi. Ama biliyorum ki, memleketin kendisi de başlı başına bir duygu deposu. Geldiğimden beri beklediğimden çok daha keyifsiz ve enerjisizim. Olur olmaz uyuyakalıyorum. Çok az konuşuyorum. Ailemin varlığı beni daha neşeli veya üzgün yapmıyor eskiden olduğu gibi.

Dedemin fotoğraflarına bakıyorum, neredeyse gittiğim her evde duvarlarda var. Çok güzel fotoğraflar. Gülümsüyor. Hemen ameliyatı öncesinde. Beyin tümörü, hem de en ölümcül olanından. Hastalığına tanı alıp ölmesi arasında 3 ay bile geçmedi. Her şey üzücüydü, baştan aşağı bir yıkımdı. Hayatımda birkaç travmatik anım olmuştur, birkaçı o aylar içerisinde yaşandı. Şimdi her yer o çaresizliği anımsatıyor bir anlamda. Amcam da omurilik kanseri, hala yaşıyor, beklenenin çok üstünde yaşadı. Çünkü daha 50 yaşında ve direndiği kadar direniyor. Ama artık konuşmuyor ve sadece bakıyor. Muhtemelen ondan geriye pek bir şey kalmadı ve bitkisel bir şekilde hayata devam ediyor.

Küçüklüğümde böyle şeyler yoktu. Bu yüzden belki de, gerçekten çocuktum. Bir gücün beni ve sevdiğim insanları ölümden koruduğuna dair bir inancım vardı. Bir koruyucu melek belki. Bu meleği herkes, öyle ya da böyle hissediyor, kendini güvende hissetmek için. Ama bazı anlar geliyor ki, bu meleğin sizi bırakıp gittiğini düşünüyorsunuz. Benim için son yıllarda bu meleğin asla varolmadığını öğrenmek şeklinde yaşandı bu durum. Çaresizlik, üzüntü, kayıp gibi hislerin geçidi yaşandı. Memleket bunların merkezi gibi, ama bir şekilde hep buraya dönüyorum. Burası bana hep küçük gelmişti, ama artık her yer bana büyük geliyor sanki.

Güya tatildeyim, ama kendimi hiç dinlenmiş hissetmiyorum. Sadece garip bir duygu bulutu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder