22 Ağustos 2016 Pazartesi

Blood Orange - Freetown Sound



Blood Orange'ın as elemanı Dev Haynes aslında gizli bir figür. Son yıllarda pop müzik adına dikkatimi çeken pek çok şarkıda parmağı olduğunu ancak bu albümü keşfettikten sonra öğrenebildim. Kimler diye soracak olursanız, Solange, Sky Ferreira, FKA Twigs ve Carly Rae Jepsen gibi indie pop prenseslerini sayabilirim. Dev Haynes gerçekten de kadınlarla çalışmayı seviyor ve tercih ediyor gibi görünüyor.

Freetown Sound ise bunun için en temel kanıtım sanırım. Albümde 18 şarkı mevcut ve neredeyse hepsi bir kadın şarkıcının eşliğinde icra ediliyor. Çoğu zaman şarkı sözleri de bu kıvamda ilerliyor. Örneğin albümün doruk noktalarından biri olan "Desiree"de araya çok hoş bir "spoken word" giriyor. Siyah bir kadının, kocasına yıkama kurutma makinası aldırmak için onun dediği şeyleri yapmak zorunda olması ile ilgili bir diyalog bu. Albümün açılışını yapan "By Ourselves"de Ashley Haze oldukça efsanevi bir feminizm özeti geçiyor bize. Albümün en güzel anları da hep kadınların dokunuşlarının en yoğunlaştığı kısımlar.

18 şarkıdan oluşan herhangi bir albüme diyebileceğimiz gibi, bu albümde de diğerleri kadar iyi olmayan anlar var. Her şarkının tekrar dinlenme kapasitesi diğerleri gibi değil. Ama yılın en güzel şarkılarından birkaçı da bu şarkılar arasından geliyor. Dev Haynes mükemmel bir şarkı yazarı ve harika bir aranjör. Birbirinden farklı türler arasında atlarken gerçekten müziğe bir kendini ifade yöntemi olarak başvuruyor. Albümün ilk single'ı "Augustine" bu konuda tam anlamı ile bir başyapıt. Belki de yılın en güzel şarkısı. Augustine değişik konulardan bahseden bir şarkı. İçinde dini ve siyahi kültürel göndermeler, nostaljik anı kırıntıları ve kimlik bunalımı gibi pek çok konu barındırıyor. Haynes şarkılarını piyano ile süslemeyi iyi biliyor. Ama Augustine neredeyse dinleyiciyi kendi gençliğinin en umut dolu anlarından birine götürüyor. Babasının annesini alıp Amerika'ya gelme hikayesi ile başlıyor, Hristiyanlığı Afrika'ya yaymış St. Augustine'den alıntılar yapmaya başlıyor, Afrikalı kadın peygamber Nontetha'ya selam çakarak bitiriyor. Böylesine bir yeteneğe ve ayrıntıcılığa şapka çıkarılır.

Albümün en kıvrak şarkısı ise, bu yaz dinlediğim en eğlenceli işlerden biri. Empress Of ile beraber söylediği "Best to You" o kadar yakalayıcı bir şarkı ki, kelimelerle anlatmak zor. Basit bir ilişki şarkısı olmasına rağmen muhtemelen başka bir şarkıcının albümünde single olarak liste başını zorlayabilecek bir enerjiye sahip. Afrikalı vurmalı çalgıların cirit attığı, mükemmel vokal melodileri ve nakarat ile taçlanan bir şaheser.

Augustine'in videosu çatılardaki nostaljiyi yakalamayı başarıyor.

Benim kişisel favorim ise albümün ortasına doğru gizlenmiş ve uzun süredir pek ilgilenmediğim, ama belli ki Haynes'in yakın arkadaşı olan Nelly Furtado ile beraber söylediği "Hadron Collider". Elbette dünyanın en romantik ismine sahip şarkı değil, ama uzun yıllardır dinlediğim en iyi ballad olduğunu iddia edebilirim. Bu şarkıyı dinlerken, hele ortada giren Tori Amos tadındaki piyano solosuna kalbini kaptırmamış kişinin kalbi olduğundan şüphe ederim. Hadron çarpıştırıcısının etraftaki binlerce ışık parçası ile romatik bir görüntüye dönüştüğü bir şarkı yazmış Haynes. Gerçekten gözümün önünde dünyanın en romantik kareleri canlanıyor ister istemez. Şarkıyı neredeyse Furtado'nun akıp giden vokaline bırakıyor.

Albümün belki de en şaşırtıcı misafiri 80'lere adını kraliçe olarak yazdırmış Debbie Harry. "E.V.P." albümün en dikkat çekici şarkılarından biri. O kadar funk dolu ki, 80'lerin başından zaman makinası ile gelmiş gibi. Debbie Harry uyum sağlamakta hiç zorlanmamış bu kadar cheesy bir şarkıya. Ayrıca sona doğru çok hareketli ve çok yakalayıcı bir hazine daha olduğunu düşünüyorum, "Better Than Me" adında. Bu şarkıda da eşlik edenin Carly Rae Jepsen olduğunu duymak sizi şaşırtmayacaktır. Dev Haynes gerçekten kadınların albümünde misafir olmaktan çok keyif aldığı bir isim olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Albümün adı ile bitirmek istiyorum. Freetown, Sierre Leone'nin başkenti ve en büyük şehri oluyor. Freetown, Haynes'in babasının doğduğu yer, bir anlamda memleketi. Haynes muhtemelen orada hiç yaşamadı ve hayatının büyük bir kısmı Amerika'da geçti. Ama tıpkı Augustine'de yerel afrika dili kullandığı gibi, kendi kökenlerine dair ilgisi ve saygı duruşunu ifade etmekte de geri durmuyor. Albümü ile ilgili de şöyle bir not paylaşıyor:
"Bu albüm herkes için. Yeterince siyah olmayanlara, çok siyah olanlara, fazla queer olanlara, yeterince queer olamayanlara..." Albüm boyunca hissedilen kimlik arayışının çok hoş bir ifadesi gibi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder