1 Ağustos 2016 Pazartesi

ANOHNI - Hopelessness (2016)



Yine bir nöbet, yine depresif bir akşam. Bu gece son zamanlarda bolca dinlediğim bir albümden bahsetmek istiyorum.

Antony Hegarty modern zamanların en güzel vokallerinden birine sahiptir bence. Üniversite yıllarından beri takip ediyor olsam da, özellikle son yıllarda The Johnson ekibi ile yaptıkları albümler kendini tekrar eden bir hal almış ve müziği orijinallikten uzaklaşmaya başlamıştı. Neredeyse yeni bir Antony And The Johnsons albümünü merak etmez olmuştum. Benim için doruk noktası "Hope There's Someone" olarak kalmıştı.

Aradan yıllar geçti ve ANOHNİ ismi ile ortaya çıkardığı "Drone Bomb Me"yi bir şekilde dinleme şansı buldum. Açıkçası bu yıl müzik adına zengin bir yıl olmakla birlikte, bu kadar vurucu çok fazla şarkı dinlemedim. Öncelikle elektronik altyapının albümü taşıdığı değişik noktadan bahsetmek lazım. Antony gerçekten politik bir müzik yapıyor artık, hatta bunu oldukça net ve çoğu zaman metaforlardan uzak bir şekilde yapıyor. Ama asla bayağı olmuyor. En sevdiği 10 albümden biri olarak saydığı Selda Bağcan'ın ilk "Selda" albümünde gitar ve sazı ile yaptığını, kendisi Oneohtrix Point Never etkisi ile tekno eşliğinde yapıyor. Elektronik müziğe bu kadar protest bir tonun yakışacağını beklemezdim. Üstelik neredeyse şiirsel bir ses tonuna sahip Antony resmen albümdeki her sözcüğü yürekten okuyor.

"Drone Bomb Me" tam anlamı ile anlatılmaz, yaşanır tadında bir şarkı olsa da, bir yandan albümün insanın boğazında düğümlenen nakaratı beni çok etkiledi. "Bombala beni, denize fırlat, dağlardan." ya da "Ben olmasına izin ver. Her şeyden öte, bu benim suçum değil." değil replikleri kafanızda dönüp duracak. İnsanların açgözlülük ile birbirlerini bombaladıkları bir dünyada, bu kararların cezasını çeken çocukları da unutmayarak.

Tam bu bu duyarlılık bana yetmedi derseniz, karşınızda yılın en güzel şarkılarından bir başkasını, neredeyse EPİK diyeceğim bir marşı buluyorsunuz. Adeta Björk albümlerinden fırlamış bir ritm ve lo-fi elektronik melodi eşliğinde küresel ısınmaya karşı ortaya atılmış en güçlü argümanlardan biriyle karşılaşıyoruz. "Sadece 4 derece, köpeklerin su için ağladığını görmek istiyorum. Onları yanarken görmek istiyorum. Altı üstü 4 derece." Gerçekten insanları açgözlülüğü ile yüzleştirmek için, tam olarak dünyayı yöneten güçlerin dili ile konuşmak gibi mükemmel bir fikir ile yola çıkmış. Gerçekten marş olarak çalınmalı, söylenmeli. Malum, Radiohead de "Identikit" şarkısında küresel ısınma temasına değinmişti ve artık politik bir şarkı yapıp da bayağı olmamanın ne kadar zor bir şey olduğundan bahsetmişti. ANOHNİ bunun formülünü bulmuş gibi görünüyor.

Albüm "Watch Me" gibi garip bir distopik modern hikayeye geçiyor. Buradan sonra albüm biraz daha farklı politik yönlere akmaya başlıyor olsa da, ANOHNİ'nin dertleri pek değişmiyor. Temel derdi modern dünyanın sürüklendiği uçuruma dikkat çekmek. Bu açıdan devleti insanı gözetleyen bir ebeveyn gibi temsil etmekte çok sakınca görmüyor. Hemen sonrasında albümün en iyi şarkılarından biri "Execution" geliyor. Ne üzücü ki, bu albümü dinlediğimde Türkiye'de henüz darbe girişimi olmamıştı. Ve "Execution"ı dinlerken, Amerika'nın idam takıntısını tekrar dile getiriyor olmasının önemini düşündürmüştü. Şimdi ise ülkede yıllar sonra, devlet eli ile insan öldürmek tartışılır oldu. ANOHNİ'nin içgörüsü zaten albümün diğer şarkılarında da dile getirdiği gibi, dünyanın yavaşça dev bir Amerika'ya dönüşmesi üzerine.



"Obama" belki de albümün en zor şarkısı. Hani Afrikalı tonunu ve "spoken word" fikrini beğensem de, sonraki dinlemelerimde atlar olduğum tek şarkı albümde. Ama mesela albümün son 2 karşısı, ilk 2 şarkısı kadar dillere destan olacak düzeyde. "Hopelessness" tam bir Björk şaheseri gibi geliyor kulağa, ama bu sefer Antony'nin sesini duyuyoruz. Gerçekten albümün adındaki pesimizm bu self-titled şarkı ile açığa çıkıyor. "Nasıl virüse dönüştüm?" diyor. Hepimizin artık yoğun bir şekilde hissettiği ümitsizlik duygularını dile getiriyor. Bir çok insan bu şarkıyı can sıkan, insanı mutsuzluğa sürükleyen, umutsuzluk aşılayan bir eser olarak görebilir. Ama buna katılmıyorum. Tıpkı bir grup terapisindeki gibi, duygularını yalın bir şekilde ifade ediyor Antony. İçinden bu yükü atmak istiyor. Bazı şeyleri daha görünür hale getirmek için kafamıza çalıyor. Bu albümün kesinlikle subliminal olma çabası yok, "4 Degrees"te olduğu gibi. Bazı şeylerin daha net ifade edilmesi gerektiğine inanıyor.

Albümün kapanış şarkısı ise "Marrow", nam-ı diğer "İlik", tüm albümü özetleyen bir eser niteliğinde. Kendini tekrarlayan tatlı ve esrarengiz bir melodinin üzerine döşenmiş şarkı, gerçekten bütün bu umutsuzluk içinde azim ve güzelliğin de gizli olabileceğini gösteriyor. "We all Americans now." diyor bir yandan enjekte edilen kemoterapiler, sömürülen ilikler ve petrol kaynakları ile ilgili çağrışımların içinde.

ANOHNİ, beni çok etkiledi. Böyle bir elektronik albüm dinlemeyeli çok olmuştu. Ne yazık ki albümü dinledikten sonraki aylar hayatımın en kötü dönemlerinden birini yaşadım, yaşıyorum. Kendimce bu karanlıkta, böyle ufak ışık parçaları bulmaya çalışıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder