23 Temmuz 2016 Cumartesi

Zeka Hapı

Ülke kendince normale dönmeye çalışıyor. Evden çıkmamayı tercih ettiğim bu haftasonu, yakın arkadaşlarım Ağva'da bir ev kiralayıp topluca mangal partisi yapmaya gitti, diğer yandan almakta olduğum terapi eğitiminin süpervizyonu yapıldı Erenköy'de. Herkes hayatına devam ediyor ve olan biteni haberlerden takip etmek dışında bir şey yapmıyor. Bir ben travmatize oldum ve normal hayatıma dönmemek için inat ediyorum sanırım.

İnsanlar garip şeylerden korkuyor. Telefondaki whatsapp mesajlarını okuyan polisler, sosyal medya paylaşımları üzerinden insanları açığa alan mahkemeler, kapanan özel cemaat okullarının listeleri ile geçip gidiyor günler. Yıllar sonra bu günleri nasıl anacağım acaba? Özgürlüğümüzün son güzel günleri mi, yoksa olağanüstü derecede sıradışı günler mi? En nostaljik hislerle bile özleyeceğimi sanmıyorum, çünkü genelde bunaltı dolu hisler içeriyor.

Ben halbuki, depresif ruh halinden çıkmak için manik savunmalarımı çok iyi kullanan biriydim. Bundan daha beterlerini atlattım, ama her zaman bir sınırım vardı. O sınıra gelince tıkandım. O noktada direnç gösterdim iyi hissetmeye. Ama gülümsemiyor da değilim. Mesela facebook'ta rastladığım bir reklam gülmekle ağlamak arasında bir his yarattı bende.
İnsanlığın başarısı? Gerçekten mi?

Daha darbe olalı bir hafta olmuş. Tijen Karaş isimli bu hanımın okuduğu darbe metni sırasında yaşadığımız şok ve travma aklımızdan çıkmamış. "Zeka hapı kullanan iş adamları" isimli bir reklam tam da bu anı alıp önümüze, gerçekten kapitalist sistemin ürettiği en tiksinç insanlarla beraber sunuyor. Tijen Karakaş'ın alnından akmakta olan terler ve titreyen sesi hala kulaklarımda. Ne diye ben Ali Ağaoğlu ya da Acun gibi sistem sömürücüsü tipleri görmek zorundayım ki? Sanki Türk insanının bir özeti gibi karşımda. Saygı duydukları insanların tam olarak bunlar gibi kalplerinde güç arzusu dışında duygu barındırmayan insanlar olduklarını bilmek kendimi bu dünyaya daha uzak hissettiriyor.

Bu anlarda, insanlardan soğuduğum anlarda, Planet Earth ve Human Planet gibi başyapıtların yapımcısı BBC'nin muhteşem yeni belgesi "The Hunt"ı izliyorum. Gerçekten insanlardan kaçıp hayvanlar arasında yaşama arzusu doğuruyor bu av-avcı belgeseli. İçi dışı bir hayvanların ne kadar zeki ve saygı duyulası varlıklar olduğunu görüyorum. Yalnız bu "The Hunt" epey epey iyi, inanılmaz çekimleri ve kurgusuyla benzersiz bir şey. Belgeseli bitirdiğimde hakkında ayrı bir yazı yazmayı düşünüyorum.

Şimdilik sizi bu güzel kutup tilkisi ile baş başa bırakıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder