22 Temmuz 2016 Cuma

Olağan Üstü

Olağanüstü hal de ilan edildi. İnanılır gibi değil ama hayatım boyunca göreceğimi düşünmediğim pek çok şey üst üste gerçek oluyor. Bu süreçte herkes çok huzursuz, ben de kendimi oldukça huzursuz hissediyorum. Sadece çok nadiren, kısa süreli rahatlamalar yaşasam da, sonrasında yerini bir vicdan azabına bırakıyor. Korkularım var. Türkiye'de yaşıyorum ve çok bayılmasam da bir Türk'üm. Bu ülkeden başka bir yerde yaşamak zorunda kalmak da hiç istemiyorum. Ama ülkenin yavaşça daha sert ve korkunç bir yöne doğru yelken açıyor olması düşüncesi beni korkutuyor.

Darbe girişimi korkunçtu, muhtemelen en başından başarısız olacağı belliydi. Ama yine de korkunçtu. Başarılı olma ihtimali yüzde 1 bile olsa, sonrasında yaşanacak korkunç işkenceler, idamlar aklıma geldikçe korkuyorum. Şu anki durumun da daha az korkuttuğunu söyleyemeceğim. Bütün ülke travmatize oldu ve şimdi herkes bu duruma alışmaya çalışıyor. Meclisin 3 ay boyunca işlemeyeceği bir ülkede neler olabileceği beni korkutuyor.

Eşek arıları, bir bal arısının kovanına girdiğinde, üç dakika gibi kısa bir sürede binlercesini öldürebiliyor. Zavallı bal arıları ise yavrularını savunmak için kendilerinden 4 kat büyük arılarla ümitsizce bir savaşa giriyor. Sonuç ise kısa bir sürede kafası bedeninden ayrılmış yüzlerce binlerce arı, kovanın içine girmiş eşek arıları... Bütün balı tüketip, bal arılarının larvalarını kendi yavrularını beslemek için götürüyor. Bu iki türün ismi benzese de ve muhtemelen ortak bir atadan gelse de, çok farklı türlerdir.

Kendimi bu hikayenin içinde gibi hissediyorum. Bir şeyler üretmeye çalışıyorum, diyelim ki sağlık hizmeti... İnsanlara güleryüzlü olmaya, onlara yardım etmeye, doğru ilaçları yazmaya, doğru cümleleri kurmaya çalışıyorum. Bütün günümü, bütün enerjimi buna harcıyorum. Ama ülkenin başka bir yerinde, bambaşka insanlar, bambaşka sebeplerle geldikleri yerde tam olarak benim bu çabamı kullanarak politika yapıyorlar. Aslında bir gün tedavi ettiğim insanlar tarafından öldürüleceğim, baskı göreceğim ya da darp edileceğim ihtimalleri aklımdan geçiyor. Sanki bu ülke artık bir araya gelemeyecek kadar farklı kutuplara ayrıldı. Aynı dili konuşmuyoruz, aynı devleti görmüyoruz. Ben burada olmaktan rahatsızım, o ise gurur duyuyor. Ben sürekli kendimi zorluyorum, o ise her zaman kendini haklı görüyor. Ben bal arısı gibiyim, o ise eşek arısı. Kafamı kesmek ve benim her şeyimi almak istiyor.

 Bu düşünceler oldukça depresif, ve son günlerde hayata eskisinden daha farklı gözle bakmama neden oluyor. Gerçekten atlatması zor travmalar bunlar. Belki bir savaş değil, üzerime her gün bombalar yağmıyor, belki beterin beteri var. Ama ben buna hazır değildim sanırım. Küçük bir çocukken bile huzurlu ve mutlu bir geleceğin bizi beklediğini düşünüyordum. İnsanların ileri gideceğini, teknolojinin gelişeceğini, savaşların biteceğini falan filan. Halbuki bu bu ülkede olmuyor. Biz karıştırılması ve sömürülmesi gereken bir ülkeyiz. İnsanların cahil olması, kolaylıkla yönlendirilebilir olması gereken bir ülkeyiz. Hiçbir şeyin sorgulanmaması gereken bir ülkeyiz artık.

Ben bu ülkede psikanaliz sürecini yürütmeye çalışıyorum. Bunun da tek amacı kendini ve hayatı sorgulamak. Sorguladıkça daha çok rahatsız hissediyorum kendini. Daha uzak hissediyorum kendini burada yaşayanlara. Bambaşka bir ülkede doğmuş olmayı dilerdim, ama ne yazık ki bir daha dünyaya gelmeyeceğim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder